Minecraft Hikayeleri

Minecraft Hikayeleri

Hayalet

17 Haziran 2014 Salı
Hayalet
Bölüm 1
-Merkezden Uzakta-

‘’Bu aptal hala arkada mırıldanıyor mu?’’ dedi bir asker, yanında ki arkaya doğru eğildi ve şöyle bir göz gezdirdi, ardından dönüp yanında ki askere ‘’Tek yapabileceği bu HAYALET PROJESİ kaçağı için çok sakin biri’’ dedi yanında ki asker ise cevap verdi ‘’aslında o en iyilerdendir sayılı türü vardır ışınlanabiliyor tabi biz beynine elektrik şoku vermezsek’’ dedi ve tebessüm etti. Ardından elindeki dosyayı tekrar inceledi:

İsim : Brine

Soyadı: Bilinmiyor

Yaş : Belirsiz 20-25

Tür : Hayalet

Öfke : %63

Özellik : Nadir tür, ışınlanma yeteneğine dikkat edilmeli elektrik şoku bu yeteneği etkisiz kılar.

Güç : Öfkesiyle birlikte %10’luk artış olur bunun dışında normalde %76

Görev : Denek çok tehlikeli Kuzeydoğudaki ıssız adaya bırakılacak

Asker bunları okuduktan sonra önündeki cama tıkladı ve helikopteri süren pilota eli ile ‘’Hızlan’’ işareti yaptı…

Aradan 2.5 saat geçmişti helikopter görev bölgesine varmıştı yerden 2500 feet yüksekteydiler helikopterin kapısını bir asker açtı ve Brine kafasındaki şok cihazıyla kapıya yaklaştırdı. Diğer asker Brine’ın yüzüne baktı ‘’Asla bizden kaçmamalıydın denek’’ dedi ve Brine’ın ağzındaki bezi çıkartı Brine ise ‘’Ben şuan özgürüm sen kendini düşün’’ dedi asker Brine’ın kafasındaki şok cihazını eli ile tutu ve Brine’ı aşağı attılar şok cihazı askerin elinde kaldı. Brine ise mükemmel bir hızda aşağı düşüyordu…

Brine’ın beyni özgür kalmıştı gökyüzüne baktı helikopter ışınlanamayacak kadar yüksekte ve uzaktaydı Brine ise son gücüyle adaya ışınlandı. Yere indiğinde ilk iş olarak ellerini çözdü, beynindeki o inanılmaz sancı yürümesine engeldi. Yavaş adımlarla ilerliyordu ama attığı her adım hatta her göz kırpışında bile beyinde inanılmaz bir acı oluşuyordu. En sonunda acıya dayanamadı ve yere yığıldı. Gözlerini açtığında kendini onlarca köylünün nefret dolu bakışları arasında buldu. Etrafında neler olduğuna ve nerede olduğuna baktı sandığı üzere çarmığa gerilmişti. Köylülerin en yaşlısı söz aldı ‘’Bu iblis bizim küçük kardeşimizin anlattığına göre gökten düştüğü halde ölmedi bu iblis köyümüze lanet getirdi barışı bozdu arkasında ölümler lanetler kötülükler barındırıyor peki biz bunu köyümüzde barındırabilir miyiz?’’ diye haykırdı yaşlı adama cevap gecikmedi. Bütün köylüler hep bir ağızdan bağırdılar ‘’Hayır’’ diye, Brine ise şaşkın gözler ile onlara bakıyordu. Yaşlı adam yine konuşmaya başladı ‘’Bu iblis cehennemin en sıcak yerinden geldi ateşlerin içinden kaçtı yanmaktan kurtuldu ama biz ona kurtuluşunu vermeyeceğiz ve onu yakacağız’’ dedi, köylüler bu sefer hep bir ağızdan ‘’Evet diye haykırdılar. Yaşlı adam eline bir meşale aldı ve çarmığa yaklaştı ‘’Yüce Allah’ım bu iblisi bugün yok ederek vazifemizi gerçekleştiriyoruz’’ diye iç geçirdi ve çarmığı ateşe verdi. Brine ne olduğunu anlayamadı çarmığdaki ateşler ona doğru yaklaşıyordu o da hemen köylülerin arasına ışınlandı ve ‘’Anlamıyorum bu nasıl bir fantezi niye beni her gören bir yerlere bağlıyor’’ dedi köylüler ise korkuluyla etrafa kaçıştı. Brine ‘’Hey, hey bakın ben iblis falan değilim dinlesenize’’ derken Brine’ın arkasına iki adet Enderman geldi. Brine arkasındaki hareketliliği hissetti ve arkasına döndü kafasını yavaş yavaş yukarı doğru kaldırdı ve ‘’Yuh ağabey siz neyle besleniyorsunuz’’ dedi. Suratında ki tebessümü gören Endermanlar daha fazla dayanamadı ve aynı anda ikisi de Brine'a yumruk attı. Brine 5 metre geriye savruldu ve köydeki kuyuya çarptı ‘’Pek şakacı tipler değilsiniz ha ben de ciddileşeyim o zaman’’ dedi ve ayağı kalktı…

İlk Bölüm Bu Kadar Arkadaşlar Umarım Beğenirsiniz..:D


Bölüm 2

-Fantastik Dövüş-
... ve ayağı kalktı. Brine ayağa kalkar kalmaz Endermanlar Brine’ın arkasına ışınlandı Brine bu durumu sezmişti, hemen arkasını döndü ve Endermanların kafasından tutup yere attı ‘’Siz bana denk değilsiniz’’ dedi ve Enderman’ın birine öyle sert vurdu ki Enderman anında öldü. Tabi kafasının parçalanmasıyla beraber Brine’ın eli de acıyordu ama elinden geldiğince belli etmemeye çalışıyordu Brine'ın bu boşluğunu fırsat bilen Enderman Brine'ı tutup fırlattı ancak Brine yere düşmeden Enderman’ın arkasına ışınlandı ve Enderman’a yumruk attı Enderman yere yığıldı ardından hemen ışınlandı Brine etrafa bakınıyordu ama Enderman ortada yoktu ‘’Nesin sen benim gibisin ama sen insan değilsin bu adada neler dönüyor’’ dedi. Enderman geri döndü ama yanında müttefiğide vardı 2 adet tane iskelet ve 5 adet zombi ile beraber dönmüştü. Brine sinirleniyordu. Zombinin birine yumruk attı sonra yumruk attığı zombinin üstünden yuvarlanıp diğer zombiye sert bir tekme yapıştırdı ardından diğer 3 zombiyi yumruk yağmuruna tuttu birine vuruyor diğerine ışınlanıyor sonra ona vurup diğerine ışınlanıyordu bu esnada iskeletler oklarını rastgele kullanıyorlardı. Brine zombileri bitirince iskeletlere döndü ama bu sırada bir iskelet Brine’ı bacağından vurdu Brine yere yığıldı acı tüm vücudunu kaskatı etmişti. Ayağı kalkamaya çalışırken diğer bir iskelet tarafından omzundan vuruldu. Bu sefer ayağı kalkamayacak kadar güçsüzdü etrafına bakınıyordu. Ölümü bu şekilde mi olacaktı köylüler ona iblis diyorlardı onun acımasızca kullanıldığını bilmeden, şimdi ise ondan medet umuyorlardı ve kaçışıyorlardı. Brine evin köşesinden ona bakan çocuğu gördü çocuk hayal kırıklığı ile dolu bakışları ile ona bir şeyler diyordu. Annesi olduğunu zannettiği bir kadın çocuğu kolundan tutup uzaklaştırmaya çalışıyordu çocuk tüm gücüyle bağırdı ‘’AYAĞA KALK’’ Brine çocuğun haykırışını duydu ve iskeletlerin kendisine yaklaştığını gördü. Hemen iskeletlerin arkasına ışınladı ve iskeletlerin başını tuttu ‘’Ben bu oyundan hiç hoşlanmadım’’ dedi ve iskeletlerin kafasını birbirine vurdu. İskeletlerin kafaları paramparça olmuştu. Brine ise çocuğa tebessüm ediyordu bu sırada Enderman geldi ve Brine sağlam bir yumruk attı. Brine kendini yine yerde buldu. Enderman Brine’a boş gözler ile bakıyordu Brine ise yerde hareketsizdi Enderman kazandığını düşündüğü sırada Brine Enderman’ı boğazından tuttu ve boğazını sıkarak başını bedeninden ayırdı. Brine zorda olsa ayağa kalktı ve köylülere doğru ilerledi ‘’Durun geçti onların işlerini bitirdim heyy’’ diye sesleniyordu köylüler Brine baktı, ‘’Lütfen ben iblis veya şeytan değilim ben sizin gibi bir insanım’’ dedi Brine, bu sırada çocuk annesin elinden kurtuldu ve Brine’a doğru yürüdü. Brine ise kollarını açmış çocuğu bekliyordu. Ancak o sırada köylülerin arkasında yeşil bir ışık gördü Brine ‘’Bu da ne böyle heyy herkes saklanın’’ dedi köylüler arkalarına baktılar ve ışığı gördüler. Korku için koşan köylüler sığınaklara yerleşiyorlardı Brine da onlara doğru geliyordu ama ayağında ki ok yarası yüzünden çok yavaştı bütün köylüler sığınaktaydı çocuk sığınaktan dışarı elini uzatmış ‘Hadi gel çabuk ol’’ diye bağırıyordu Brine elinde geldiğince koşmaya çalışıyordu ama ne fayda, her adımında arkasını kontrol ediyordu sığına 10 metre kalmıştı Brine’ın arkasında ki ışık ise çok hızlıydı Brine olduğu yerde durdu başını öne eğdi gözünden iki damla yaş aktı ve ‘’Çocuk kapıyı kapat’’ dedi çocuk bağırdı ‘’Hayır’’ diye Brine ise en gür ve sert sesi ile ‘’SANA SIĞINAĞIN KAPISINI KAPAT DEDİM ÖLMEK Mİ İSTİYORSUN BEN İBLİSİM KORUMA BENİ’’ dedi çocuk ağlayarak kapıyı kapattı ve ışık Brine çarptı. Brine deneyler sırasında bile böyle bir acı duymamıştı inanılmaz bir şekilde bedeni yanıyordu yaklaşık 35 metre savruldu bedeni harap olmuştu soluk alıp-verişi daha da kısalıyordu en son hiç soluk alamadı bedeni kavrulmuştu son gördüğü şey ise yeşil bir ışıktı…

Bölüm 3
-Deney-

‘’Helikopter üsse geri döndü efendim’’ dedi subay, General ‘’Çok iyi git ve durum raporu al asker’’ dedi. Subay onayladı ve ilerledi General ise yeni deneklere bakıyordu. ‘’Hepsi çok aptal görünüyor’’ dedi. Sonra gözüne biri takıldı ‘’Şu kim?’’ diye sordu profesöre. Profesör ‘’Bir saniye efendim dosyasına bakıyorum… Adı Steve, 19 yaşında, buraya gönüllü katılmış, 1.68 boy 70 kilo, vücut dayanıklı, akli dengesi zayıf çeşitli psikolojik olaylar yaşamış ancak bunların dışın özellikleri aradığımız gibi’’ dedi. General ‘’Peki bu olsun deneylere başlayın’’ dedi Steve deney odasına alındı. Deney masasına yatırıldı ve elleri, kolları bağlandı yanındaki Profesör ‘’Steve parmağımı takip’’ dedi. Steve denileni yaptı. ‘’Çok iyi’’ dedi profesör ve Steve’in gözlerine ışık tuttu sonra odadaki camdan dışarıdakileri ‘’iyi’’ hareketi yaptı ve odadan çıktı. Steve tepesinde bulunan lazere bakıyordu aradan saniyeler geçmişti ki yeşil bir ışık Steve çarptı Steve mükemmel bir acı duyuyordu. Olduğu yerde acıdan titriyordu tek istediği ölmekti bu acıdan kurtulmak için ölmek, Steve tam 2 saat bu şekilde acı çekti. Sonra ışık durdu Steve baygındı. General ‘’Onu revire götürün ve sakinleştirici verin uyandığında sorun yaşamak istemeyiz’’ dedi askerler emirleri uyguladılar. Steve 15 dakika sonra uyandı, etrafına sadece bakınıyordu ne olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu sanki demin ki acı çeken Steve gitmiş yerine duygusuz bir makine gelmişti. General odaya girdi ‘’Aramıza hoş geldin senin adın kod:16’’ Steve tekrar etti ‘’Adım kod:16’’ General ‘’Aferin kolay anlıyorsun Brine’ın aksine, kod:16 görevini açıklıyorum senin görevin Brine yok etmek elimizden kaçtı şimdi ise bir adada hayatı devam ettiriyor kendini güvende sanıyor ancak ona işlerin böyle yürümediği göstereceğiz’’ Steve tekrarladı ‘’Görevim: Brine’ı yok etmek’’ General ‘’Bu yaptıklarımızın en iyisi’’ dedi ve etrafındakilere bakarak güldü. Profesör ‘’Efendim rutin kontroller yapıldıktan sonra göreve hazır olacaktır’’ dedi. General ‘’Kontrol mü? Bu adam turp gibi kontrole gerek yok hedefin kimliğini ve kişisel bilgilerini derhal deneğe yükleyin yola çıkacak. Profesör ‘’Ama efendim rutin kontr…’’ demeye kalmadan General sözünü kesti ‘’Profesör sen emirlerime karşı mı çıkıyorsun’’ dedi Profesör ‘’Hayır efendim ama’’ dedi ve General cebinden tabancasını çıkarıp profesörü vurdu ardından etrafındakilere ‘’Emirlerime başka karşı çıkacak var mı? Haa duyamadım.. Sizi korkak ucubeler’’ dedi ve yoluna devam etti bu sırada profesörler Steve’e görev bilgilerini yüklüyordu…

30 dakika sonra

Helikopter hazırlanmış ve Steve helikopter’e binmişti Askerler’’Bir günde iki denek rüyamda bile göremezdim böyle bir şeyi’’ diyip gülüşüyorlardı. Steve ise arkada sessizce oturuyordu. Helikopter harekete başladı ve Brine’a doğru ilerlendi…

Adaya çok yaklaşılmıştı Steve ise arkada garip sesler çıkarıyordu Asker’’Hey sesiz ol kod:16’’ dedi ve yanındakine ‘’Bu Brine mırıldanmasından daha kötü’’ dedi. Bu Sırada Steve’in gözleri yeşili dönmüştü ve Steve inanılmaz bir şekil yeşil bir ışığı doğaya salmıştı…

Askerler ve helikopter oracıkta parçalanmıştı Steve de ise bir çizik yoktu suya düşmüş olan Steve adaya doğru bakıyordu. Yeşil ışık ise adaya doğru ilerliyordu…



Bölüm 4
-İlk Buluşma-

Brine etrafında homurtular duyuyordu ‘’Öldü mü?’’ ‘’Bu iblis bizi kurtardı’’ ‘’Şunun gözlerine bak gözbebekleri yok olmuş’’ ‘’Kendini feda etti’’ diye konuşuyorlardı köylüler. Brine bu sırada sadece bulanıklık görüyordu. Sonra başında bir ağrı hissetti, ardından gözleri yeşile döndü ve uzakta ki bir tepeyi gördü, tepede koyunlar ve domuzlar vardı birkaç zombi ise onları kovalıyordu. Ardından gözleri eski haline döndü ve Brine nefes nefese kaldı. Uyandığında yanında o çocuk vardı çocuk birden bağırdı ‘’Uyandı yaşıyor’’ diye ve Brine'ın üstüne çöktü Brine ‘’Şimdi nefessizlikten öleceğim ama’’ dedi ve hep birlikte gülüştüler köyün yaşlısı ‘’Bizi bağışla sana iblis dedik ama sen bir koruyucu melekmişsin köyümüz adına senden özür diliyorum’’ dedi. Brine ise ‘’Gereği yok herkes iyi olduğuna göre bende iyiyim’’ dedi. Brine ayağı kalkmaya çalıştı ama yaraları ona engeldi. Köy yaşlısı ‘’Burada biraz dinlen sonra kalkarsın’’ dedi. Brine başıyla onayladı…

18 Dakika Sonra

Steve adaya ulaşmıştı. İçindeki öfke büyüdükçe büyüyordu. Etrafında gördüğü her şeye saldırıyordu ancak bir gariplik vardı koyunlar bile Steve'e baş kaldırıyor onunla savaşıyor hatta yaralıyorlardı. Koyunlardan biri Steve’in arkasına ışınlandı ve yeşil gözleri ile ona dik dik baktı Steve ise koyunu boğazından tuttuğu gibi parçaladı. Ardından ‘’Zayıf kurbanlar işlerimi geciktirir’’ dedi ve yoluna devam etti. Steve bir tepeye vardı bu tepede 2 zombi koyun ve domuzları kovalıyordu. Steve ise ufukta görünen köye bakıp sırıtıyordu. Çok geçmeden Steve köye geldi. Köylüler büyük anlayışla ‘’Hoş geldiniz efendim geliş sebebiniz nedir?’’ diye sordu Steve köylünün boğazını tuttuğu gibi havaya kaldırdı ve ‘’görev’’ dedi. Ardından evlerden birine fırlattı. Köylüler Steve’in üzerine yürüdü ‘’Ne yapıyorsun sen defol bur..’’ demeye kalmadan Steve olağanüstü bir hızla köylünün yanına geldi ve sert bir tekme yapıştırdı. Köylü metrelerce yuvarlandı ve bir dereye düştü. Köylüler korkuyordu bazıları korkudan yere diz çökmüş yalvarıyordu Steve hiç acımadan hepsini tek tek yok etmeye başladı evleri yumruklayarak yıkıyordu köylülere olağandışı acılar çektiriyordu. Steve Brine’ın dostu olan çocuğu gördü. Çocuk ‘’Sen sadece güçsüz bir aptalsın senden korkmuyorum çünkü Brine böyle yapardı’’ dedi. Steve Brine’ın adını duyduğu anda delirmişçesine hareketler yaptı ve çocuğa sert bir yumruk geçirdi çocuk Brine’ın olduğu eve çarptı ve hareketsizce yerde yatmaya başladı. Steve o eve doğru yavaş yavaş yaklaşıyordu. Ancak birden ne olduğunu anlamadan başka yöne koşmaya başladı önüne çıkana köylüleri ağaçları evleri yumrukları ile parçalıyordu. Brine acısına rağmen dışarı çıkmaya ve bu bağrışmaların ne olduğunu anlamaya çalışıyordu evden dışarı çıktığında öyle rezil bir manzara vardı ki Brine az kalsın kusacaktı evlerin çatılarında yerlerde hatta köyün adının yazdığı tabelada bile ceset vardı yerler kan ve kopmuş vücut parçaları ile doluydu. Brine acısıyla beraber yere düştü ve yerde çocuğu gördü çocuk Brine gülüyordu. Brine ise şoktaydı ‘’Ben senin gibi köyü kurtarmaya çalışıyordum aynı senin gibiydim o anı görmeliydin’’ diyordu çocuk Brine ise şoku atlatamamış ve çocuğa bakıyordu. Çocuk Brine elini uzattı, Brine’da çocuğa elini uzattı ve el ele tutuştular. Çocuk ‘’Onu yenebilirsin değil mi?’’ dedi Brine başını onaylar anlamda salladı çocuk elini Brine’dan çekti ve doğuyu gösterdi. Ardından havada kalan eli yere düştü Brine doğuya baktı ve sonra çocuğa baktı ardından ağlamaya başladı. İlk defa bu kadar içten ağlıyordu çocuğa sımsıkı sarıldı ve tekrar etmeye başladı ‘’Onu yenebilirim, onun yenebilirim, ONU YENEBİLİRİM’’ her söyleyişinde daha fazla bağırıyordu ve en son sesi tüm ormanı sarmıştı ardından ayağa kalktı ve doğuya baktı. ‘’Mezarına doğru ilerliyorsun pislik’’ dedi ve doğuya doğru koşmaya başladı…

Arkadaşlar dün baya bir az bölüm (sadece bir tane) paylaşmıştım çünkü ödevim vardı ve yapmak zorundaydım ama şimdi bölüm yine 3 bölüm olarak gelecek neyse fazla oyalamayıp sizi bölümle baş başa bırakayım...

Bölüm 5
-Görev Başlasın-

Steve nefes nefese kalmıştı koşmak onu çok yormuştu. Ne yaptığının farkında değildi onu buraya getiren bilinçaltıydı. Oturup dinlenmeye başladı ancak arkasındaki gölgesinden haberi yoktu. Brine Steve’in arkasında onu izliyordu Steve ‘’Burada olduğunu biliyorum görev’’ dedi. Brine ‘’Adım Brine görev değil şimdi sana sessiz saldırmam gerekmeyecek’’ dedi, Steve ‘’Neden buradasın’’ dedi Brine ise‘’Bir çocuğa sözüm var’’ dedi. Steve güldü ve ‘’Tutamayacağın sözler verme’’ dedi ardından olağanüstü hızıyla Brine’ın arkasına koştu Brine ise durumu sezmişti arkasına tüm gücüyle bir yumruk yapıştırdı ve ‘’Merak etme bu sözümü tutacağım’’ dedi, Steve’in üstüne çullandı Brine Steve’i deli gibi yumrukluyordu Steve yumruk yemekten bıkmıştı, Brine’ın attığı bir yumuğu eli ile tuttu ve Brine’ı gökyüzüne fırlattı ardında o da Brine’ın yanına zıpladı ve Brine’a bir tekme attı. Brine şiddetle yere düşüyordu. Işınlanacak zamanı olmadığını anladığı için sırt üstü düşmeye çalıştı ancak o kadar sert düştü ki neredeyse sırtı kırılacaktı. Zar zor ayağı kalktı ancak o ayağı kalkar kalkmaz Steve yanına koştu ve bir yumruk geçirdi Brine metrelerce fırladı ve bir ağaca çarptı tekrar ayağa kalktı ve Steve yine geldi ancak bu sefer Brine Steve’in yumruğunu tuttu ve Steve’i geriye fırlattı Steve yerde yuvarlanırken Brine onun arkasına ışınlandı, Steve’e topa vurucasına tekme attı. Steve bu sefer ters yöne yuvarlanıyordu Brine yine Steve’in önüne ışınlandı ve Steve’i tutup ayağa kaldırdı ardından onu yumruklamaya başladı o kadar sert yumrukluyordu ki artık Brine’ın eli kanamaya başladı ama buna rağmen çocuğu hatırlayarak Steve’i yumruklamaya devam etti. Sonunda Steve’i bir paçavra gibi kenara attı ve kendini de oturdu. ‘’Seni pislik o çocuk ölmemeliydi’’ diyerek ağlamaya başladı. Steve ise ağzı yüzü dağılmış bir şekilde ‘’Eğer bitirdiysen sıra bende’’ dedi ve yerden aldığı bir taş Brine’a vurmaya başladı Brine’ın kafası kanıyordu. Brine acı içinde bağırıyordu, bilinci yavaş yavaş kayboluyor gözleri bulanıklaşıyordu. En sonunda gördüğü tek şey beyazlıktı. Birdenbire kendini boşlukta hissetti ‘’Ne yani öldüm mü ben?’’ dedi dudakları titriyordu. Ağlamaya başladı ‘’Hayır, hayır, hayır, HAYIR daha sözümü bile tutmadım ben, güçsüzün tekiyim ben’’ diye sayıklıyordu ‘’Ben sadece deneğim kimsenin umurunda olmayan herhangi bir hayatı olmayan yalnız bir denek, iblisim, şeytanım, ben ne güçlüyüm ne de dürüst sadece ayağa dolanan bir ip parçasıyım’’ diyerek ağlıyordu Brine. Gerilerden bir ses geldi ‘’Sen bir kahramansın verdiğin sözü unuttun mu?’’ diye, Brine bağırdı ‘’Kimsin sen ben kahraman falan değilim sözümü tutmadığımı nerden biliyorsun çabuk cevap ver’’ diyerek. Gerideki ses ise ‘’Beni ne çabuk unuttun beni de aynı verdiğin söz gibi unuttun’’ dedi. Brine ‘’Bu ses, sen misin çocuk?’’ dedi gözlerindeki yaşları silerek. Çocuk ‘’Evet benim ama fazla zamanım yok peki sen ne yapıyorsun’’ dedi. Brine bağırarak ‘’Öldüm ben’’ dedi, Çocuk ‘’Gerçekten öldüğüne inanırsan ölürsün bu kadar kolay mı pes ediyorsun’’ dedi. Brine ‘’Ne yapmalıyım güçsüzüm’’ dedi, ‘’Köydeki yaratıkları yenen sana ne oldu’’ diye cevap verdi çocuk Brine ise ‘’O zaman bir amacım vardı sizi koruyup iblis olmadığımı kanıtlamak ama şimdi bir amacım yok demek ki ben gerçekten iblismişim’’ dedi. Çocuk ‘’Sana söyledim sözlerini çok çabuk unutuyorsun sen bana bir söz verdin Steve’i öldürüp benim ve tüm köyün intikamını alacaktın ne oldu peki o amaca’’ dedi, Brine ‘’Do… Doğru söylüyorsun sizin intikamınız o pislik sizi öldürdü buna nasıl izin verdim ben’’ diye ağlamaya başladı Brine. Tam o sırada çocuk ve tüm köylüler Brine’ın önünde belirdi ‘’Brine biz şuan çok mutluyuz senin üzülmene gerek yok ama verdiğin sözü tutmazsan ve ölürsen bir daha asla mutlu olamayız Brine, sen iblis değilsin bir koruyucusun bunu asla unutma’’ dedi çocuk ve köylüler başlarıyla bunu onayladılar. Brine ‘’Haklısınız ben koruyucuyum, ruhlarınızı koruyacağım’’ dedi ve köylüler yok olmaya başladı hepsi tek bir ağızdan ‘’Güle Güle HEROBRİNE’’ dediler. Brine bu ismi tekrarladı ‘’HEROBRİNE, HEROBRİNE’’ diyerek. Ardından beyazlık yok olmaya başladı. Brine uyandı Steve ise hala Brine’a vuruyordu Brine eli ile Steve’in vurmasını engelledi. ‘’Bir daha asla, bana veya başkalarına zarar vermene izin vermem’’ dedi ve Steve’e güçlü bir yumruk yapıştırdı Steve 5 metre geriye savruldu ve yerden kalktı. Steve ve Brine karşı karşıyaydı. Steve ‘’Bunu yaptığına pişman olacaksın görev’’ dedi. Brine ise ‘’Benim görev değilim ben HEROBRİNE’ım’’ dedi ve Steve’e doğru koşmaya başladı…

Bölüm 6
-Son Darbe-

Bu Bölümdeki Yardımlarından Dolayı GLYPHL’ye Teşekkür Ederim Bana Steve’in Askeriyeden Kontrol Edebileceği Ve Portal Hakkında ki Fikri Verdiği İçin…

Brine Steve’e doğru koşuyordu Steve hızını kullanarak başka bir yere doğru koşmaya başladı ancak Brine Steve’in önüne ışınlanarak Steve’e yumruk attı. Steve sendelemeye başladı bu sırada Brine Steve'e bir tekme attı Steve neye uğradığını şaşırmıştı daha tekmenin şokunu atlatamazken Brine onu yakasından yakalamış ve gökyüzüne ışınlanmıştı ardından Steve’i 200 metre yukarıdan aşağıya bıraktı ve yere ışınlanarak onun düşüşünü izledi. Steve yere inanılmaz bir hızda düşüyordu bu Steve’in dayanamayacağı bir hızdı Steve’in bedeni parçalanıyordu. Brine Steve’in yere düştüğünü gördü ve havaya sıçrayıp o yere düşmeden ona öyle sağlam bir tekme yapıştırdı ki Steve’in ağzından çıkan kanlar Brine’ın yüzünü kırmızıya boyadı. Brine yüzünü silerken Steve gözden kayboluyordu. Bu sırada General olan biteni Steve’e yerleştirilen takip cihazından izliyordu. Steve yerde öylece yatıyordu bir profesör generalin yanına geldi ‘’Efendim Steve’in nabzı düzensiz en fazla 60 saniye daha atabilir.’’ dedi, sonra başka bir Profesör ‘’Kalp atışları çok hızlı kalp zarar görmeye başlıyor’’ dedi. Ardından bir Profesör ‘’Efendim Steve’in beyninin sol lobu çalışmıyor sağ lob ise %30 gibi az bir oran ile çalışıyor’’ dedi General duydukları karşısında sessiz kalıp bir süre eli çenesinde düşündü sonra ‘’Teğmen acilen Öfke Protokolünü uygulayın’’ dedi Teğmen ‘’Efendim Steve’in vücudu zaten düzensiz bu protokol onu öldürebilir hatta daha kötüsü tüm dünyayı etkileyebilir dedi. General eli ile silahını gösterdi ‘’Dejavuya inanır mısın?’’ dedi. Teğmen ‘’Hemen uyguluyorum efendim’’ dedi ve bilgisayardan gerekli komutları girdi. 5 dakika sonra Teğmen ‘’Efendim işlem tamam 10 saniye sonra Steve %400 kapasitesi ile çalışacak’’ dedi General ‘’Bu çok iyi’’ dedi ve monitörden Steve’i izlemeye başladı. Steve yerde titriyordu vücudu kırmızı ve yeşil karışımlı bir hal almıştı. Ardından Brine’ı hatırladı ve ona doğru koşmaya başladı. 1 dakika sonra Steve görünmüştü. Brine ‘’Yine mi s…’’ diyemeden fevkaladenin fevkinde () bir yumruk yedi. Ne olduğu anlayamadan savruluyordu ardından Steve ses hızında koşarak Brine’a bir kez daha vurdu. Brine bu sefer tam tersi yöne doğru savruluyordu. Steve bir öyle bir böyle Brine’ı yumruk torbasına çevirmişti. Brine ise ne yapacağını şaşmış vücudu saran acı yüzünden hiçbir şey göremez olmuştu. Aradan 30 saniye geçmeden Steve olduğu yerde durdu. Brine ise ayağa kalkamıyordu. Steve’in vücudu kırmızıya dönmüştü, gözleri ve ağzından ise yeşil ışıklar çıkıyordu. Renklerin ve ışıkların koyuluğu gittikçe artıyordu. Brine ise yerde inliyordu. Bu sırada üste, General ‘’Teğmen neler oluyor bu da ne?’’ dedi Teğmen ‘’Efendim anlatmaya çalıştığım şey buydu Steve hem kendini hem de dünyayı yok edecek’’ dedi. General ‘’Helikopteri hazırlayın gidiyoruz’’ dedi. Teğmen ise gözü yaşlı ‘’Hala anlamadınız değil mi kaçacak hiçbir yer yok bu son dünyanın sonu ve biz bunu bu kirli ellerimizle yaratık şimdi mi aklına geliyor bunu önlemenin yolunu sormak, kaçmak, hayır kaçış yok sen, ben, hepimiz burada senin yüzünden öleceğiz’’ dedi ve General bu konuşmanın üzerine bağırdı ‘’Kapa çeneni, derhal Steve’i kapatın’’ dedi. Profesörler bilgisayara koştular ama artık her şey için çok geçti. Steve iyice koyu bir renk almıştı ve sonunda patladı. Tüm yeşil ışık koyu bir renk ile dünyaya yayılıyordu önüne çıkan her şey yanıyor kül oluyordu General bulunduğu odanın camından yeşil ışığı gördü ardından yere diz çöktü ve ağlamaya başladı. Dünya yavaş yavaş yeşile bürünüyordu. Evet, bu sondu her şeyin sonu…

Bölüm 7
-Bir Adamın İçinde-


Brine boş bir alandaydı ‘’Burası neresi’’ diye sayıkladı içinden. Biranda önünde dev bir çift göz çıktı ‘’Benim dünyamdasın beynimin içindesin’’ dedi Steve, Brine şaşırmıştı ‘’Sen... Sen benim dedikleri mi nasıl duydun?’’ diye sordu. Steve ‘’Burası benim evrenim sana istediğimi yapabilirim’’ dedi ve Brine sol böbreğinde bir acı duydu. Acı dayanılmazdı sanki içinde bir şeyler patlamıştı Steve acı içinde bağırdı ‘’Ahhh… Senin sol böbreğini parçaladım ama neden ben de acı duyuyorum. General konuşmaya başladı ‘’Çünkü beynin bizi bir organ olarak kabul etti’’ Brine ise delirmiş bir vaziyette General’e saldırdı ama Steve engellemişti ‘’Konuş general bozuntusu ne demek bu’’ dedi Steve. General ‘’Her olasılığı düşünmeliydik canımız değerli ve senin gibi bir deneye harcayamayız’’ dedi. Steve tam konuşacakken general lafını kesti ‘’Beyin dalgalarına farklı genetikleri bir organ olarak tanıması için deneyler yaptık işe yaramadığını sanıyorduk ama işte buradayız’’ dedi general. Steve ‘’Lanet olsun burası benim evrenim ne istersem yapacaksın’’ dedi Steve ve dünyayı yarattı ancak biraz değişikti çünkü her yer ormandı ‘’İşte benim evrenim ve insanlarım’’ dedi Steve ve milyonlarca asker yarattı ‘’General ordumun başı sensin ve eğer orduyu Brine’ı yok edecek şekilde yönetmezsen seni sonsuza kadar uyuturum yani organ işlevsiz kalır ve beyin buna etki edemez yani acı duymam’’ dedi. General ‘’Peki Brine’ı neden uyutmuyorsun?’’ Diye sordu, Steve ise ‘’Onun acı çekmesini istiyorum içimde yaşamasını ve uyuyan güzel oynamasını değil –pek güzel olmasa da-‘’ dedi. General ‘’Peki o zaman, dünyada yapmam gereken şeyi avantajlı bir bölgede yapacağım ha müthiş’’ dedi ve eli ile Brine’ı gösterdi. Bunu gören askerler Brine’a doğru koşuyordu, Brine ise şaşkındı bunlarca askeri nasıl yenecekti. Sonra aklına bir fikir geldi ‘’Durun’’ diye bağırdı ardından o kocaman gözlere döndü ‘’Steve madem ben bir organım o zaman benim bir özelliğim var değil mi?’’ dedi. Steve ise ‘’Emin değilim bunun sana yararı ne ki zaten’’ dedi Brine ise ‘’O zaman ben vitaminler üreten bir organ olacağım’’ dedi ve iki elini yanlara doğru havaya kaldırdı. Birdenbire ölen köylüler mükemmel zırh ve kılıçlar ile ortaya çıktı. Brine ise bu yeteneği yeni olduğundan yorulmuştu, yere diz çökmüş dinleniyordu. Steve ‘’Olamaz, tamam artık siz gereksiz organlarsınız bir özelliğiniz yok’’ dedi. Brine artık özellik kullanamayacaktı yani bunun anlamı elinde ki tek askerler bu köylülerdi. Brine ‘’Bunlar zaten bana yeter’’ dedi ve yanına çocuk geldi ‘’Brine, yanında savaşmak çok onurlu bir şey’’ dedi çocuk. Brine ise ‘’Bende öyle düşünüyorum senin gibi birinin yanında savaşmak çok gurur verici bir şey peki arkadaşlar siz savaşmaya hazır mısınız’’ dedi Brine, bütün köylüler ‘’Evet’’ diye bağırdı Brine ‘’General eğer korkuyorsan geri çekilebilirsin’’ dedi. General ‘’Aptallar sizin gibi beceriksizlerden korkacağıma kendimi asarım daha iyi’’ dedi. Askerler ise ardından ‘’Huu’’ diye bağırdı. Brine ‘’Dikkat et general bu son sözlerin’’ dedi ve generalin önüne ışınlanıp güçlü bir yumruk yapıştırdı general askerlerine doğru fırladı ve onların üstüne düştü bunu gören askerler Brine’a doğru koşmaya başladı Brine tam saldıracakken çocuk bağırdı ‘’HEROBRİNE sen şu çirkin generali al biz bunları peynir ekmek gibi yeriz’’ dedi. Brine başı ile bu sözü onayladı ve generale doğru koşmaya başladı. Steve ise Brine’ın ne kadar güçlü olduğunu görmek istiyordu bu yüzden müdahale etmiyordu. Brine generale koşarken köylüler sanki doğuştan kullanmayı biliyormuş gibi kılıç kullanıyorlardı. Askerler birer ikişer yere düşüyordu çocuk bir avcı gibi askerlere kılıcını batıyordu önüne gelene saplıyordu yumruklardan zıplayarak sağa sola doğru koşarak kaçıyor askerlerin kellerini koparıyordu. Brine ise yüzünde bir gülümse ile generale koşuyordu çünkü intikam almak için yanıp tutuşuyordu. Onca deneyler, onca acılar hepsinin cezasını verecekti generale, öyle kolay ölmek yoktu burada yapacakları Steve’e ders olacak ibret alacaktı, aklında bu fikirler ile koşuyordu Brine, yapmakta kararlıydı beyaz gözleri ölüm meleği gibiydi ve sırada ki hedefi generaldi…


DEVAM EDECEK
YAZAR:YazanSincap 

Copyright @ 2013 Minecraft Hikayeleri. Designed by Templateism | MyBloggerLab

Kaç online